Korku diye adlandırdığımız his her zaman gerçekten tıbbın bahsettiğiyle aynı hismi acaba?
Sanmam!
Böceklerden korkan bir insanın yılan gördüğü zaman hissettiğiyle, kapalı alan korkusu
olan birinin asansör bozulupta içinde kaldığında hissettiğiyle aynı mı?
Yada birgün şöhretini kaybedip insanların tanımadığı umursamadığı rol vermediği biri
olmaktan korkan bir aktörle, çocuklarının kapısını çalmadığı bayramdan bayrama bile
ziyaret etmedikleri hasta bir ihtiyarın yalnız acı içinde ölmekten korkusuyla aynı mıdır
hissettiği?
Küçük bir kız çocuğunun elinden en sevdiği bebeğini alıp kafasını koparıp gözlerini
oymakla tehdit ettiğinizde hissettiğiyle, denizde ayağına sadece küçük bir yosun parçası
sürtündü diye çığlığı basıp kaçmaya çalışan çocuğun hissettiği aynı mıdır?
Kimse kimsenin korkusunu küçümsememeli,kendi korkularıyla kıyaslamamalı!
Aynı olayın her insanı farklı etkilediğini kabul edebiliyorsak,farklı korkuların herkesi
farklı hislere farklı şiddette sürüklediğini de kabul etmek zor olmasa gerek...
Birçok insan " korkuyorum" dediği zaman aslında başka bir duygunun yansımasıdır sadece...
Mesela aşkın yansımasıdır bazen;
Psikiyatristler obsesif kompülsif bozukluk rahatsızlığiı olanlarla aşık insanlar arasında
çok güçlü benzerlikler olduğunu ispata çalışıyorlar.Haklılarda...
Kişiye odaklı bir yaşam haline geliyor aşık insanların içinde herşey.Bağlılık değil
bağımlılık haline gelebiliyor.Korkular tek bir nokta olarak o kişi de toplanıyor ve gitgide
boğuyoruz aşkları güvensiz korkularımızla...
İki şeyi birbirinden ayırt etmek gerek:Kaybetmekten mi korkuyoruz yoksa kaybettikten
sonra yaşayacaklarımızdan mı?
Sevgiliyi yitirmekten korktuğumuzu sanarız oysa asıl korkumuz onu yitirdikten sonra
yaşayacaklarımızdır.Sevgili umrumuzda bile değildir.Umrumuzda olan şey onun bizde yarattığı
iyi hissetme halidir.O gittiği zaman iyi hissetme halide çekip gidecek ve melankolizme
doğru bilinmeyen bir yolda feci halde canımız sıkılacak diyedir tüm endişemiz!
Her baktığımız yerde her duyduğumuz seste onu anımsamamızda gergin sinirlerimizin biraz
gevşemesi için bir anda olsa o hala hayatındaymış izlenimi vermesi için beynimizin
bir çeşit avutmasıdır kalbimizi...
Gerçek aşkta böyle küçük oyunlar avutmaya yetmez, hiçbirşey avutmaya yetmez sevgilinin
omuzundan başka.Çünkü o sadece sevdiğinin sevgisini kaybetmekten korkar ötesini hiç
düşünmez.Ne aradaki kilometreleri, ne hasretin dayanılmaz çilesini ne yorgunluğunu nede ondan
sonra halinin ne olacağını.
Birgün onun elini koyduğu yerde tam kalbinin içinde olmayacağından, ait hissettiği o yerden
kovulacağından korkar yalnızca...
Zamanın onun içindekileri silip süpüreceği ve küçük bir izi bile kalmayacağından korkar...
Ve orada birgün bir başkasının olacağından...
NİLGÜN VURGUN
3 Ocak 2010, 22:44

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder