KENDİNİ SEVMEK ¹ NARSİZM& EGOİZM
Başlıkta ince bir çizgi var eğer o yatay çizgiyi yok
sayarsanız işte “kendini sevmek eşittir narsizm ve egoya “ olur.Fakat o incecik
küçücük çizgiyi görebiliyorsan “kendini sevmek eşit değildir narsizm ve egoya”
demek istediğimi anlarsın.İşte o çizgi kadar küçücük ve önemsiz gibi görünen
şeydir senin şu an yaptığın.bunu bir düşünmeni dilerim.
Herşey kendini sevmekle başlar.Kendini sevmeyen, kendiyle
barışık olmayan kişi daima mutsuzluğun sularında yüzer,daima arayış
içinde,daima sebebini bilemediği bazen farkında bile olmadığı kocaman bir
boşlukta hisseder.Varoluşumuzda yani özümüzde sevgi vardır, güven vardır,saflık
vardır.Zamanla o özü kaybeder ve sürekli başka şeylerin peşinde koşmaya
başlarız.Ne aradığımızı neyin aslında bizi mutlu kılacağını arar dururuz.Oysa
tek kaybettiğimiz ve bulmamız gereken işte o özdür.Kendimiz dışında her şeyde
geçici,sahte mutluluklar peşinde kısa süreli hazlar yaşayarak mutlu olduğumuzu
sanırız.Mesela aşık olduğumuzu sandığımızda o kişi varsa mutluyuzdur fakat
gidince yine boşlukta öylece çaresiz öylece kaybolup serseme döner gözyaşı
döker mutsuzluğa sürükleniriz.Oysa aşkın kişide değil kendi içimizdeki o saf
duygu da olduğunu bilirsek ,kişi gitse bile aşk kalır mutluluk kalır,gülümseme
kalır,huzur kalır.
Birilerini çok
severiz,eşimizi,çocuklarımızı,annemizi,babamızı,kardeşimizi.Sevgimiz sadece
onların yaptıkları yada yapmadıklarıyla değişebiliyorsa yada gittiklerinde
azalıyorsa gerçek sevgiden bahsedemeyiz.Sevgi özümüzden gelmiyorsa ve sadece
başkalarından gelenlerle şekilleniyorsa geçici bir rüyayla avunuyoruz demektir.Bir
çiçeği severiz, onu gidipte dalından koparırsak sahiplenip de gözümüzün önünde
bir vazoya koyarsak solup gidecektir.İşte o zaman nasıl olurda o çiçeği sevdiğimizi
söyleyebiliriz.Sevgi yok etmez vareder,sevgi öldürmez diriltir can
verir.Özünden seven özü sevgi olan biriyse çiçeği olduğu yerde bırakır,gider
yanına kokusunu içine çeker,seyreder uzun uzun fakat koparmaz, o yaşasın
çoğalsın, kök salsın ve hep böyle güzel koksun ister.
Önce öze dönmek gerek.Çok küçük yaşlarda hepimiz o özde
yaşıyorduk.Toplumsal baskılarla kendimizden özümüzden uzaklaştık.Dur, yapma,
etme sözleriyle durduk yapmadık,sustuk.Ağlamak geldi içimizden çocukluğumuzdaki
gibi özgürce içimizden geldiğince ağlamamaya başladık, gülmek geldi içimizden
sebepsizce uluorta kendi kendimize sebepsiz gülmemeyi öğrettiler.Olduğumuz
yerde döndük başımız dönüp düşene kadar ardından kahkahalar attık
halimize,başımızın dönmesi eğlenceliydi.Büyüdük baş dönmeleri tehlikeli dendi
doktor doktor gezildi.Öğrendikçe kuralları,kaideleri uzaklaştık kendimizden.Kim
olduğumuzu, ne olduğumuzu unuttuk.Seçeceğimiz meslekler günün ekonomik
şartlarına göre, aile yapımıza,toplumsal zorluklara göre şekillendi.Milyonlarca
robot,milyonlarca programlanmış androidler olduk zamanla.
Yüksek sesle gülmeye ayıp denildi, ağlamaya zayıflık,yardım
istemeye acizlik.Sürekli saçma sistemleri kodladılar beynimize.Sonra eşimiz,
çocuklarımız,işimiz,malımız mülkümüz,sevenlerimiz bizi mutlu etmeye
yetmedi.Hayatımızdaki onca güzel şeye rağmen mutsuzluk ve umutsuzluğun
pençesine düşmüş,daha ne yapsam da mutlu olsam diye çareler aramaya
başladık.İçimizdeki o boşluğu sürekli bir şeylerle doldurmaya
çalıştık.Kariyerimizle,sevdiklerimizle,kurslarla,kitaplarla,filmlerle,gezip
tozmakla,alkolle,uyuşturucuyla,vs..vs.. Mutsuzluk bir illet gibi yapıştı
yakamıza.Doktor doktor gezdik.Hacı hoca okudu üfledi.Muskalar taktık,okunmuş
sular içtik.Birileri girdi çıktı hayatımıza.Her sevgili sanılanla bir olduk sandık
o boşluk doldu sandık yanıldık.
Aldatıldık, acı çektik.Huzuru nerde ararsak ellerimiz boş
döndük.
Şu sıralar işte böyle boşluk duygusuyla baş etmeye
çalışan,sorunlarını çözemeyen, eşiyle çocuklarıyla iletişimi olmayan,yaşadığı
olumsuzluklarla nasıl baş edeceğini bilemeyen kişiler farklı yollardan
sorularının cevaplarını bulmak için yollara döküldüler.Kimi meleklerle konuşup
onlardan dilemeye,kimi türbe ziyaretlerine, kimi astrolojiye,kimi yoga
meditasyon tekniklerine,herkes başka bir inancın ipine tutunmaya ve o iple
yükseklere çıkıp orada huzuru bulacaklarına inandılar.Evet gerçekten de huzuru
bulanlar oldu.Fakat o içlerindeki özü beslemeyi unutup, o özü bilmeden
tanımadan yollara dökülenler için geçici huzur serapları oldu bunlar.Kendini
sevmek gerek önce.Tüm öğretilerde bu vardır.Taoizm de, Budizm
de,Hristiyanlıkta,,Müslümanlıkta,Musevilikte,Şamanizm de her şeyde…
Yüzlerce yıl evvel nice sözler söylenmiş, nice beyitler
yazılmıştır bu konuyla ilgili.Kendini bilmek ve kendini sevmenin ilk adım
olduğunu Mevlana da anlatmıştır yüzlerce defa, Osho da,birçok psikanalist yada
bilim adamı da.Bir söz var ya yaratılanı severim yaratandan ötürü.İşte bakın bu
yeni bir bilgi değil ki zaten.Oysa günümüzde yeni bir bilgiymiş gibi topluma
öğretilmeye başlanan işte bu.Affetmek önce kendini affetmekle başlar.Birini
affedebilmek için kendini affetmen gerekir önce ve bunun içinde kendini
seviyorsan affedebilirsin,kızgınlıkların kırgınlıkların varsa savaş içindeysen
nasıl affedebilirsin, nasıl barışabilirsin kendinle.Tekrar ediyorum bu yeni bir
bilgi değil ki.Kaç bin yıldır milyonlarca kişinin söyledikleri zaten bunlar.
Çaresiz hisseden,arayış içinde olan kişilerin yaptığı en
üzücü yanılsama budur.Biri onlara kendini seveceksin, kendini hayatının
merkezine koyacaksın, en değerli sen olacaksın,en çok kendine güveneceksin
diyor ve işte işin acı kısmı başlıyor.Henüz bu güzel sözlerin derin manasını
çözecek içselliğe sahip olmayan kişiler bu güzelim ve doğru sözleri öyle yanlış
anlıyor ve öyle yanlış hayatlarına yapıştırıyorlar ki içler acısı.Malesef
kendini sevmek egoizm ve narsizm boyutlarına varıyor.Bu güzel öğretilerle
onları yoğuran kişilerin yanından çıktıklarında omuzları dikleşiyor,
hayatlarında kızdıkları kim varsa” ben güçlüyüm şimdi canına okurum onun, ben
özelim ve bir taneyim” diyerek savaşa gider gibi yürüyorlar hayat yolunda.
Eşlerini, evlatlarını, ana babalarını herkesi kırıp
geçirerek,yıkıp yakarak,yerlere devirip galibiyetin hazzını yaşayarak egolarını
mutlu ediyorlar ve kendileri mutlu olduklarını sanıyorlar.Besledikleri
büyüttükleri tek şey ego.İnsanlığın en büyük düşmanıdır ego.Böylece egonun
kölesi haline gelen bir toplum oluşuyor.Egolarını besleyenler çocuklar
yetiştiriyorlar kendini sev diye egolarını sevmeyi öğrettiklerinin farkına bile
varmadan.Sevgi, şefkat,ilgi ,tüm insani ve egodan arınmış saf duygular elinin
tersiyle itiliyor.Ben eskiden mutsuzdum şimdi kendimi seviyorum bak herkes
saygı duyuyor hem kimse umrumda değil kendim için yaşayacağım diyerek özünden
uzaklaştıkça uzaklaşıyor yükseklerdeki huzuru buldu sanırken aslında diplerdeki
çamura bulandıkça bulanıyor da farkettirmiyor ego.
Maalesef günümüzün en büyük tehlikelerinden birinin bu
olduğunu düşünüyorum.Mutsuz insanlar gittikçe çoğalıyor.Küçücük masum
çocukların yüzleri, gözleri eskisi gibi değil , çoğu küçük kadınlar küçük
adamlar gibi bakıyorlar sanki.Bütün dünya bizimdi bir zamanlar, kaşığımızı
paylaşırdık, bir dondurmayı iki üç kişi yerdik.Şimdi iki yaşında çocuk ı ı diye
kafasını sallayıp ısırdığın bir şeyi ısırmıyor çünkü kodlandı beyni mikrop
kapacak, hasta olacak o tehlikeli.Egonun kölesi olmaya başlayan toplumun beyni
de işte böyle kodlandı.
Zaten yaşamın özünde, kendi özlerinde sevmek olduğunu unutup
yeni bir felsefe yada akımmış gibi “kendimi seviyorum” diye evlerinde
dolaplarının üzerine bile yazılar asmaya başladılar egolarını beslemek
için.Affetmek aptallık, ağlamak acizlik,alttan almak “neden ben” sorusunu
işliyor.Eşine kızıyor ve “ neden ben affedeyim, neden ben alttan alayım, neden
ben sevgi vereyim o yapsın” deniliyor.Ben girdi mi işin içine biz olunur mu
hiç?Çık kendinden o ol o da sen böylece biz olun ve ben yani ego çekilsin
aranızdan, ancak o zaman huzur yanınızda olur.Sen sevgisin, sen madem ki hele
bir de Tanrı’ya inanıyorsun o zaman işin biraz daha kolay olabilir mesela aç
kitabını bak orada ne diyor “ Siz affedin Allah’ da sizi affeder”, “Siz sevin
Allah’da sizi sever”.Başka söze gerek var mı?
Kendinde kaynağı olan sevgiden vermenle eksilmezsin tersine
çoğalırsın.Senden yükselen,içinden akan o enerji seni de sarar ve tekrar sana
geri döner.Unutma her enerji sahibine döner.Olumlu duygular ve düşünceler
içindeyse güzelliği görür,duyar yaşarsın,olumsuzluksa senden çıkan geri dönecek
ve seni bulacak olan da odur.
Sana dışarıdan birilerinin söyledikleriyle yaptıklarıyla
bunlar ne kadar olumsuz yada kötü olursa olsun kirlenmezsin, sen senden çıkanla
kirlenirsin bunu da unutma.Verdiğin kadar alırsın.Özünü besle, o yeşersin
içinde, egonun oyunlarına kanma o en tehlikeli düşmanın!
NİLGÜN VURGUN
2014

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder