Sayfalar

13 Mart 2014 Perşembe

KENDİNİ SEVMEK ¹ NARSİZM& EGOİZM



KENDİNİ SEVMEK  ¹ NARSİZM& EGOİZM
Başlıkta ince bir çizgi var eğer o yatay çizgiyi yok sayarsanız işte “kendini sevmek eşittir narsizm ve egoya “ olur.Fakat o incecik küçücük çizgiyi görebiliyorsan “kendini sevmek eşit değildir narsizm ve egoya” demek istediğimi anlarsın.İşte o çizgi kadar küçücük ve önemsiz gibi görünen şeydir senin şu an yaptığın.bunu bir düşünmeni dilerim.
Herşey kendini sevmekle başlar.Kendini sevmeyen, kendiyle barışık olmayan kişi daima mutsuzluğun sularında yüzer,daima arayış içinde,daima sebebini bilemediği bazen farkında bile olmadığı kocaman bir boşlukta hisseder.Varoluşumuzda yani özümüzde sevgi vardır, güven vardır,saflık vardır.Zamanla o özü kaybeder ve sürekli başka şeylerin peşinde koşmaya başlarız.Ne aradığımızı neyin aslında bizi mutlu kılacağını arar dururuz.Oysa tek kaybettiğimiz ve bulmamız gereken işte o özdür.Kendimiz dışında her şeyde geçici,sahte mutluluklar peşinde kısa süreli hazlar yaşayarak mutlu olduğumuzu sanırız.Mesela aşık olduğumuzu sandığımızda o kişi varsa mutluyuzdur fakat gidince yine boşlukta öylece çaresiz öylece kaybolup serseme döner gözyaşı döker mutsuzluğa sürükleniriz.Oysa aşkın kişide değil kendi içimizdeki o saf duygu da olduğunu bilirsek ,kişi gitse bile aşk kalır mutluluk kalır,gülümseme kalır,huzur kalır.
Birilerini çok severiz,eşimizi,çocuklarımızı,annemizi,babamızı,kardeşimizi.Sevgimiz sadece onların yaptıkları yada yapmadıklarıyla değişebiliyorsa yada gittiklerinde azalıyorsa gerçek sevgiden bahsedemeyiz.Sevgi özümüzden gelmiyorsa ve sadece başkalarından gelenlerle şekilleniyorsa geçici bir rüyayla avunuyoruz demektir.Bir çiçeği severiz, onu gidipte dalından koparırsak sahiplenip de gözümüzün önünde bir vazoya koyarsak solup gidecektir.İşte o zaman nasıl olurda o çiçeği sevdiğimizi söyleyebiliriz.Sevgi yok etmez vareder,sevgi öldürmez diriltir can verir.Özünden seven özü sevgi olan biriyse çiçeği olduğu yerde bırakır,gider yanına kokusunu içine çeker,seyreder uzun uzun fakat koparmaz, o yaşasın çoğalsın, kök salsın ve hep böyle güzel koksun ister.
Önce öze dönmek gerek.Çok küçük yaşlarda hepimiz o özde yaşıyorduk.Toplumsal baskılarla kendimizden özümüzden uzaklaştık.Dur, yapma, etme sözleriyle durduk yapmadık,sustuk.Ağlamak geldi içimizden çocukluğumuzdaki gibi özgürce içimizden geldiğince ağlamamaya başladık, gülmek geldi içimizden sebepsizce uluorta kendi kendimize sebepsiz gülmemeyi öğrettiler.Olduğumuz yerde döndük başımız dönüp düşene kadar ardından kahkahalar attık halimize,başımızın dönmesi eğlenceliydi.Büyüdük baş dönmeleri tehlikeli dendi doktor doktor gezildi.Öğrendikçe kuralları,kaideleri uzaklaştık kendimizden.Kim olduğumuzu, ne olduğumuzu unuttuk.Seçeceğimiz meslekler günün ekonomik şartlarına göre, aile yapımıza,toplumsal zorluklara göre şekillendi.Milyonlarca robot,milyonlarca programlanmış androidler olduk zamanla.
Yüksek sesle gülmeye ayıp denildi, ağlamaya zayıflık,yardım istemeye acizlik.Sürekli saçma sistemleri kodladılar beynimize.Sonra eşimiz, çocuklarımız,işimiz,malımız mülkümüz,sevenlerimiz bizi mutlu etmeye yetmedi.Hayatımızdaki onca güzel şeye rağmen mutsuzluk ve umutsuzluğun pençesine düşmüş,daha ne yapsam da mutlu olsam diye çareler aramaya başladık.İçimizdeki o boşluğu sürekli bir şeylerle doldurmaya çalıştık.Kariyerimizle,sevdiklerimizle,kurslarla,kitaplarla,filmlerle,gezip tozmakla,alkolle,uyuşturucuyla,vs..vs.. Mutsuzluk bir illet gibi yapıştı yakamıza.Doktor doktor gezdik.Hacı hoca okudu üfledi.Muskalar taktık,okunmuş sular içtik.Birileri girdi çıktı hayatımıza.Her sevgili sanılanla bir olduk sandık o boşluk doldu sandık yanıldık.
Aldatıldık, acı çektik.Huzuru nerde ararsak ellerimiz boş döndük.


Şu sıralar işte böyle boşluk duygusuyla baş etmeye çalışan,sorunlarını çözemeyen, eşiyle çocuklarıyla iletişimi olmayan,yaşadığı olumsuzluklarla nasıl baş edeceğini bilemeyen kişiler farklı yollardan sorularının cevaplarını bulmak için yollara döküldüler.Kimi meleklerle konuşup onlardan dilemeye,kimi türbe ziyaretlerine, kimi astrolojiye,kimi yoga meditasyon tekniklerine,herkes başka bir inancın ipine tutunmaya ve o iple yükseklere çıkıp orada huzuru bulacaklarına inandılar.Evet gerçekten de huzuru bulanlar oldu.Fakat o içlerindeki özü beslemeyi unutup, o özü bilmeden tanımadan yollara dökülenler için geçici huzur serapları oldu bunlar.Kendini sevmek gerek önce.Tüm öğretilerde bu vardır.Taoizm de, Budizm de,Hristiyanlıkta,,Müslümanlıkta,Musevilikte,Şamanizm de her şeyde…
Yüzlerce yıl evvel nice sözler söylenmiş, nice beyitler yazılmıştır bu konuyla ilgili.Kendini bilmek ve kendini sevmenin ilk adım olduğunu Mevlana da anlatmıştır yüzlerce defa, Osho da,birçok psikanalist yada bilim adamı da.Bir söz var ya yaratılanı severim yaratandan ötürü.İşte bakın bu yeni bir bilgi değil ki zaten.Oysa günümüzde yeni bir bilgiymiş gibi topluma öğretilmeye başlanan işte bu.Affetmek önce kendini affetmekle başlar.Birini affedebilmek için kendini affetmen gerekir önce ve bunun içinde kendini seviyorsan affedebilirsin,kızgınlıkların kırgınlıkların varsa savaş içindeysen nasıl affedebilirsin, nasıl barışabilirsin kendinle.Tekrar ediyorum bu yeni bir bilgi değil ki.Kaç bin yıldır milyonlarca kişinin söyledikleri zaten bunlar.
Çaresiz hisseden,arayış içinde olan kişilerin yaptığı en üzücü yanılsama budur.Biri onlara kendini seveceksin, kendini hayatının merkezine koyacaksın, en değerli sen olacaksın,en çok kendine güveneceksin diyor ve işte işin acı kısmı başlıyor.Henüz bu güzel sözlerin derin manasını çözecek içselliğe sahip olmayan kişiler bu güzelim ve doğru sözleri öyle yanlış anlıyor ve öyle yanlış hayatlarına yapıştırıyorlar ki içler acısı.Malesef kendini sevmek egoizm ve narsizm boyutlarına varıyor.Bu güzel öğretilerle onları yoğuran kişilerin yanından çıktıklarında omuzları dikleşiyor, hayatlarında kızdıkları kim varsa” ben güçlüyüm şimdi canına okurum onun, ben özelim ve bir taneyim” diyerek savaşa gider gibi yürüyorlar hayat yolunda.
Eşlerini, evlatlarını, ana babalarını herkesi kırıp geçirerek,yıkıp yakarak,yerlere devirip galibiyetin hazzını yaşayarak egolarını mutlu ediyorlar ve kendileri mutlu olduklarını sanıyorlar.Besledikleri büyüttükleri tek şey ego.İnsanlığın en büyük düşmanıdır ego.Böylece egonun kölesi haline gelen bir toplum oluşuyor.Egolarını besleyenler çocuklar yetiştiriyorlar kendini sev diye egolarını sevmeyi öğrettiklerinin farkına bile varmadan.Sevgi, şefkat,ilgi ,tüm insani ve egodan arınmış saf duygular elinin tersiyle itiliyor.Ben eskiden mutsuzdum şimdi kendimi seviyorum bak herkes saygı duyuyor hem kimse umrumda değil kendim için yaşayacağım diyerek özünden uzaklaştıkça uzaklaşıyor yükseklerdeki huzuru buldu sanırken aslında diplerdeki çamura bulandıkça bulanıyor da farkettirmiyor ego.
Maalesef günümüzün en büyük tehlikelerinden birinin bu olduğunu düşünüyorum.Mutsuz insanlar gittikçe çoğalıyor.Küçücük masum çocukların yüzleri, gözleri eskisi gibi değil , çoğu küçük kadınlar küçük adamlar gibi bakıyorlar sanki.Bütün dünya bizimdi bir zamanlar, kaşığımızı paylaşırdık, bir dondurmayı iki üç kişi yerdik.Şimdi iki yaşında çocuk ı ı diye kafasını sallayıp ısırdığın bir şeyi ısırmıyor çünkü kodlandı beyni mikrop kapacak, hasta olacak o tehlikeli.Egonun kölesi olmaya başlayan toplumun beyni de işte böyle kodlandı.

Zaten yaşamın özünde, kendi özlerinde sevmek olduğunu unutup yeni bir felsefe yada akımmış gibi “kendimi seviyorum” diye evlerinde dolaplarının üzerine bile yazılar asmaya başladılar egolarını beslemek için.Affetmek aptallık, ağlamak acizlik,alttan almak “neden ben” sorusunu işliyor.Eşine kızıyor ve “ neden ben affedeyim, neden ben alttan alayım, neden ben sevgi vereyim o yapsın” deniliyor.Ben girdi mi işin içine biz olunur mu hiç?Çık kendinden o ol o da sen böylece biz olun ve ben yani ego çekilsin aranızdan, ancak o zaman huzur yanınızda olur.Sen sevgisin, sen madem ki hele bir de Tanrı’ya inanıyorsun o zaman işin biraz daha kolay olabilir mesela aç kitabını bak orada ne diyor “ Siz affedin Allah’ da sizi affeder”, “Siz sevin Allah’da sizi sever”.Başka söze gerek var mı?
Kendinde kaynağı olan sevgiden vermenle eksilmezsin tersine çoğalırsın.Senden yükselen,içinden akan o enerji seni de sarar ve tekrar sana geri döner.Unutma her enerji sahibine döner.Olumlu duygular ve düşünceler içindeyse güzelliği görür,duyar yaşarsın,olumsuzluksa senden çıkan geri dönecek ve seni bulacak olan da odur.
Sana dışarıdan birilerinin söyledikleriyle yaptıklarıyla bunlar ne kadar olumsuz yada kötü olursa olsun kirlenmezsin, sen senden çıkanla kirlenirsin bunu da unutma.Verdiğin kadar alırsın.Özünü besle, o yeşersin içinde, egonun oyunlarına kanma o en tehlikeli düşmanın!
                                                                        
                                                                   NİLGÜN VURGUN

                                                                               2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder